- Şirketinde çalıştırdığı insanların “köle” ve “öcü” olmadığını,
- Çalışanları değil, onların emeğini satın aldığını
- Yüz yüze konuşmanın arkadan konuşmaktan daha etkili olduğunu,
- Çalışanları birbirine düşürerek ve şirket içerisinde ilişkileri kızıştırarak verimin artmayacağını,
- İyi ilişkileri olan çalışanların kendisi için bir tehlike olmadığını,
- “Günaydın”, “Kolay gelsin”, “İyi akşamlar” demenin borç para vermek olmadığını
- Kendisinin olmasa da birlikte çalıştığı insanların özel yaşantılarının olduğunu,
- “Lütfen” demenin utanılacak bir şey olmadığını
- Çalışanlarıyla aynı asansöre binmenin, aynı yemekhanede yemek yemenin, aynı otoparka park etmenin onu düşürmeyeceğini,
- Patron olmanın emirler yağdırmak demen olmadığını,
- Çalışanlarının arasında kendisinden daha zeki ve daha yaratıcı insanların olabileceğini,
- Okul okumuş, tahsilli çalışanların kendisinde ego problemi yaratmaması gerektiğini,
- Saygının el pençe divan durmak olmadığını,
- Her cümlenin sonuna yerleştirilen “efendim” kelimesi ile efendi olunamayacağını,
- Mesai saatinin bitiminde “ne oldu, çıkıyor musunuz?” sorusunun başarıyı asla getirmeyeceğini,
- Her seferinde mesai saatinin bitimine 10 dakika kala toplantı yapmanın demotive etmek dışında başka hiçbir işe yaramadığını,
- Geç gelenler listesinin erken gelmeyi sağlasa bile başarıyı arttırmayacağını,
- “Saygı duyulacak iş”, “saygı duyulmayacak iş” diye bir ayrımın olmadığını, yapılan her işin şirkete mutlaka bir katkısının olduğunu,
- “Özür dilerim”, “üzgünüm” kelimelerinin patronluk sıfatını alaşağı etmeyeceğini,
- Çalışanların mesai saatleri içerisinde birbirlerini ziyaret etmelerinin “lay lay lom” demek olmadığını, bir ihtiyaç olduğunu,
- Çalışanların bir araya gelip sohbet etmelerinin kendisi için bir komplo olmadığını, sadece birbirleriyle paylaşımda bulunduklarını,
- “Benim telefonlarımı kendi işleri için kullanamazlar” diyerek çalışanların dahili hatlarını aramalara kapatmanın kötü bir niyet olduğunu,
- Hasta olan bir çalışanı için “geçmiş olsun, bir şeye ihtiyacı var mı acaba?” demenin “kesin maaşından, evde yatıyor” demekten çok daha iyi sonuçlar doğurduğunu,
- Tüm teknolojik olanakları kullanarak çalışanları dakika dakika izlemenin psikolojik bir sorun olduğunu,
- Çalışanların şirkete bağlılıklarının artmasının o şirketin geleceği için hayati önem taşıdığını BİLEN
- Her şeyden önce KENDİSİ ve bütün dünya ile BARIŞIK OLAN
PATRON aranıyor!
Bu ilanı veren ben değilim..Sevgili Gülay Akçakoca..Google rüzgarlarıyla kendisini keşfettiğim Gülay Hanım keyifli kalemi ile oldukça güzel konuları ele almış..Bu ilanıda Mart 2010 gibi yayınlamış.Üzerinden zaman geçmiş ama her çalışanın en büyük hayali olan AGP her daim güncel bir konu o nedenle paylaşmak istedim..
Var mı bu ilana başvurmak isteyenler ?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder